6 Şubat 2017 Pazartesi

Demokles’in Kılıcından Themis’in Terazisine


Demokrasi özünde farklılıkları bir arada yaşatan bir barış tekniği olmasına rağmen birçok demokrasi sevdalısı(!) ona çeşitli anlamlar yüklemiş adeta onu kendi mutfaklarında yeniden biçimlendirmişlerdi. Dillere pelesenk olmuş bu kelimeyi konuşanlar aynı sesi çıkarmışlar fakat fiiliyatta herhangi bir ortaklık sergileyememişlerdir. Neden? Çünkü sese göre içerik kazanmıştır da ondan. Bu yüzden insanlığı atom bombasıyla terbiye edenler, medeniyet götürürken insanlığı öldürenler hep demokrat kimliğine sahip olmuşlardır. Ancak bu böyle devam etmemeliydi. O halde toplumda o anlayışları da içine alan öyle bir düzen kurulmalıydı ki büyük balıklar küçük balıkları yutamayacak, küçük çöp büyük çöpten hakkını alabilecek ve Berlin’deki yargıçlar değirmencinin hakkını en güçlü şekilde savunabilecekti. Bu da ancak Churchill’in “alternatifleriyle kıyaslandığında şahane bir sistem” dediği demokrasiyle olacaktır. 


İnsan doğası gereği özgür olmaya meyilli bir varlıktır. Bundan dolayı herhangi bir unsurun kontrolü altında yaşamaktan hoşlanmaz. Bu özelliğinden dolayı kendisini tek bir ideolojinin ürünü yapacak otoriter ve totaliter rejimlere karşı çıkmıştır. O ideolojinin sahte maskesini taşımamış, onun sahte pandomimasını oynamamıştır. Bu yüzden kendisine farklılıkları bir arada yaşatabilecek olan demokrasiyi güvenilir bir liman seçmiştir. Bu sayede tutuklanmayla oluşabilecek yeni Hitlerlerin, sürgünler sonrasında ortaya çıkabilecek yeni Leninlerin yerini Hz. Ömer’i ya da Fatih’i yargılayan büyük yargıçlar, sarayın bahçesini genişletmek için “Arazini zorla alırım” diyen Frederich’e “Berlin’de yargıçlar var.” yanıtını veren değirmenler alacaktı. Tabii ki bu noktada Voltaire bilinci kazanmış olmamız gerekir. O Voltaire ki Rousseau’nun yapıtlarını, görüşlerini hiç beğenmemişti. Ancak kitabı yakılıp Rousseau kaçmak zorunda kalınca onu yanına çağırmış ve çağrı mektubunda şöyle demişti: “Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum ama onu söyleme hakkınızı sonuna kadar savunacağım.”
Ancak bu sayede hoşgörünün ötesinde herkesi birbiriyle eşit gören, birbirine meydan okuyarak saygı duyan, birbirinden farklı düşünenlerin karşı tarafın hak ve özgürlükleri çiğnendiğinde kendi hak ve özgürlükleri çiğnenmişçesine çiğneyenlere karşı tavır alan akılcı, eleştirici, sorgulayıcı niteliklerine sahip özgür ve demokrat bireyler yetiştirilebilir. 
En son aşamada ise insanlar demokrasi çatısı altında birbirlerinin düşüncelerine, görüşlerine, inançlarına bakmadan şairin de dediği gibi “Bir ağaç tek ve hür/Ve orman gibi kardeşçesine” yan yana yaşayabiliriz.


*Onur Aktepe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder